Şeyh Ahmet Dede Ocağı
Şeyh Ahmet Dede Ocağı
Horasanerenlerinden olup, Elazığ’ın Baskil İlçesi Şeyh Hasan Köyü’nde yatmaktadır.
Şeyh Ahmet’in mezarı bu köydeki garipler Mezarlığı’ndadır. Dikdörtken şeklinde bulunan türbesinin giriş kapısının üzerindeki mermer yazıtta: “Pir-i Piran, Serçeşmey-i Mürşidan Hoca Ahmet Yesevi doğum: 1103-ölüm: 1163” yazılmaktadır.
Türbe içindeki mezarın baş tarafında ise: “Hz.Ali oğlu celal Abbas neslinden Hoca Ahmet Yesevi doğum: 1103-ölüm: 1166” yazısı bulunmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki, bu yazı daha sonra yazılmıştır vede yanlış bilgidir. Çünkü: Ahmet Yesevi, Celal Ali Abbas soyundan değil, Muhammed Hanifi soyundan gelmektedir.
Şeyh Hasan soyundan gelen araştırmacı yazar İsmail Onarlı, şunları aktarmaktadır: “Şeyh Hasan Dede, söylencelere göre Türkistan’ın Yesi kenti yakınındaki Üç-Kurgun kasabasında doğmuş. Oğuzlar’ın Bayat Boyu’nun “On Er Oymağı”ndadır.
Şeyh Hasan dünyaya geldiğinde dedesi Bahşi Han, oymak beyidir. Bahşi Han, oğlu Ahmet’i, Ali soyundan imam Musa-i Kazım’ın oğlu Abbas’ın kız torunu Veduha ile evlendirir. Bu evlilikten Şeyh Hasan ve kardeşi Şeyh Ahmet doğarlar.
Şeyh Hasan’ın babası Ahmet, bir Seyyide ile evlendiği için, kendisini tasavvufa ve Alevi öğretisine verir. Bu vesile ile “Şeyh” ünvanını alır. Seyyidler’den İlmi Ledun konusunda feyz ve el alır. İsmaili örgütlenmelerinde bulunur. Sufilik mahlası olarak “Verani” mahlası alır. (Verani: Dinine bağlı olan, doğru yoldan ayrılmayan, haram yemeyen anlamına gelir).
Şeyh Ahmet Verani, oğulları 10-12 yaşlarına gelince Hoca Ahmet Yesevi’nin okuluna verir. Hoca Ahmet Yesevi’den dersler alarak, onun halifesi aralarına girerler.
Hoca Ahmet Yesevi, bir gün Şeyh Hasan’a der ki: “Sen bir er değil, on er güçündesin. Bundan böyle senin adın Şeyh Hasan Oner olsun ve böyle biline, böyle çağrıla”.
Bahşi Han’ın vefatından sonra beylikten veragat eden Şeyh Ahmet Verani’nin yerine oymak beyi Şeyh Hasan Oner olur. Dini işleri de (Dedelik) kardeşi Şeyh Ahmet Dede yüklenir.
Şeyh Hasan ve kardeşi Şeyh Ahmet Dede, Pir’leri Hoca Ahmet Yesevi’den icazet alarak, 40 Kalenderi dervişi ile Anadolu,’ya gelirler.
Araştırmacı Yazar İsmail Onarlı şöyle devam ediyor: “Şeth Hasan Oner, Nizari ;smaili’lerce özel olarak görevlendirilmiş olabilir. Bu kardeşler, Moğol işgelinden sonra Anadolu’ya göç etmiş olabilirler.
Elimizdeki bir belgeye göre, 1186 tarihinde İsfahan Kalesi’nden Şeyh Ahmet bin Abdullah Horasani’nin yazdığı bir “Yol izinnamesi” olarak yola çıkarlar. Bu izinname şöyledir: “12 imam’ın şanlı şanlı evlatlarından olan Şeyh Hasan’ın geçtiği bölgedeki sultan, vezir, emir, büyük efendiler, İslam kadınları ve onların hadımları; her şehirde ve köyde, zaviye, ve tekkelerde; Arap’ın, Türk’ün, Acem’in, Deylemli’nin Ekrat ve Haşimiler hasılı devlet erbabı, gelip müracaat edeceklere ilgi gösterip hediyeler ikram ve nimmetlerden hissedar edip, koruyarak, bugüne kadarim dada yetişip onları muhafaza etsinler” demektedir.
Şeyh Hasan’ın geçtiği güzergahlarda bu tarihlerde İsmaili’lerin yüzlerce köy ve kaleleri vardı. Muhtemelen Şeyh Hasan Oner’in Alamut Piri II.Mahmut (1166-1210) ile ilişkisi vardı ki; böylesine tumturaklı bir “talimatname” İsfahan’da yazılarak eline verilmiştir.
Şeyh Hasan Oner, oymağı ile birlikte Irak üzerinden Halep’e; oradan da Adana-Maraş-Adıyaman-Malatya daki bugünkü Battal Gazi İlçesi’ne geçip, Fırat’ın doğu kıyısına gelmiş ve Şeyh Hasan Köyü’ne yerleşmiştir. Mukaddes Dağı’ndaki Ahron Manastırı ile Muşar (Minşar)’a kadar olan bölgeyi işgal etmiştir. Burada “Şeyh Hasan Beyliği” adıyla yarı özerk bir beylik kurmuştur.
Bu bölgeyi geçmesinin nedenlerinden biri de; imam Zeynel Abbidin’in oğlu Seyyid Zeyd’in torunlarından Aliyyül Medeni ve yandaşları, dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında gelip Malatya’ya yerleşmiş olmalarıdır. Aynı soydan gelen Hüseyin Gazi ve Battal Gazi’nin Anadolu’daki faaliyetleri, Malatya Emirliği Bizans-Babek ilişkileri o dönemde önemli yer tutar.
Şeyh Hasan, muhtemele 1196-1205 yıllarında bölgeye hakim olmuş”. (İsmail Onarlı, Yol Bilim, Kültür, Araştırma Dergisi sayı 21).
Bize göre sayın İsmail Onarlı, bir takım tarihsel hatalar yapıyor. Bu anlatıma göre Şeyh Hasan’ın so seceresi şöyle yürüyor:
İmam Musa-i Kazım (745-799)
↓
Seyyid Abbas
↓
...........?.......... BahşiHan
↓ ↓
Seyyid Vedduha eşi Ahmet Verani
↓ ↓
Şeyh Hasan Şeyh Ahmet
1-Kuşaklar arasında ortalama 30 yıl olarak kabul edilir. Ama biz 40 yıl olduğunu kabul etsek bile; imam Musa-i kazım’ın doğum tarihi 745 olduğuna göre, onun oğlu Seyyid Abbas, 785 doğumlu olur. Abbas’ın adı bilinmeyen oğlu, 825 doğumlu olur. Onun kızı Seyyide Vedduha da 865 doğumlu olur. Seyyide Vedduha ile Şeyh Ahmet Verani’nin evliliğinden doğan çocukları Şeyh Hasan ve Şeyh Ahmet de bu durumda 905-910 yıllarında doğmuş olurlar.
Bu durumda 10-12 yaşlarına geldiğinde Hoca Ahmet yesevi’nin okulunda okumuş olamazlar. Hoca Ahmet Yesevi’nin 1103-1166 yılları arasında yaşadığını biliyoruz. Bu da gösteriyorki bu soy ağacı doğru değildir.
2-İsmaili’ler, yedinci imamlıdır ve Musahiplik yoktur. Oysa Şeyh Hasan ve kardeşi Şeyh Amet Dede, oniki imamlıdır ve Musahiplidirler.
3-Sayın İsmail Onarlı; “Şeyh Hasan Oner ve kardeşiŞeyh Ahmet Dede, Moğol işgalinden sonra Anadolu’ya gelmiş olabilirler” diyor. Bu mümkün değil. Çünkü; Moğollar, Horasan bölgesini 1219 yılından sonra işgal ettiler. Oysa onlar, yukarıda anlattığımız alıntıdan da anlaşıldığı üzere, 1186 yılında İsfahan’da Şeyh Muhammed bin Abdullah Horasani’den “Yol izinnamesi” olarak, Irak üzerinden Anadolu’ya geldiler.
4-Önemli bir çelişkide Şeyh Hasan’ın, Oğuzlar’ın Bayat Boyu’ndangelmiş olmalarıdır. Şeyh Hasan, anne tarafından bu boydan gelmiş olabilir. Baba tarafından bu boydan gelmiş olsaydı, bir Alevi Ocağı kurucusu olamazdı. Çok iyi biliniyor ki, Alevilik’te, özelikle Kızılbaş Alevi’liğinde (Bektaşi Ocaklarında değişik olduğu için bu ayırımı kullandım), Ali Soyundan gelmiyenler, Pir veya Dede, Mürşit olamazlar. Pirsiz, Mürşitsiz cem dahi bile yapılmaz.
Esasen yukarıda aktardığımız İstifan’lı Şeyh Muhammed bin AbdullahHorasani tarafından 1186 yılında Şeyh Hasan Oner’liye verilen “Yol izinnamesi”ndeki sözler de bu savımızı doğrulamaktadır: “12 imam ve şanlı evlatlarından Şeyh Hasan’ın geçtiği...” Şeyh Hasan’ın 12 imam soyundan gelen bir “Seyyid” olduğu, bu belge ile de kanıtlanmaktadır. Kimi yeni kuşak araştırmacılarımız, illede Arap soyundan gelmemek için; ya da illerde Türk soylu olmak için, gerçekleri yazmaktan kaçınıyorlar.
Şu iyi bilinsin ki;Seyyidler, imam Ali soyundan, dolayısıyla Arap soyundan geliyorlar. Bundan 1.000 yıl önce Türk’leşmişler. Artık Araplık’la kan bağının dışında hiç bir ilişkileri kalmamıştır. “Hem Dede’yim, hem Seyyid’im ama Arap soyundan gelmiyorum” demek saçmalıktır. Onun içindir ki, bu soydan gelenler, utanmadan, gocunmadan; kimileri de övünmeden bu gerçeği dosdoğru anlatsınlar ve aktarsınlar.
Seçuklu Sultanı 1. Gıyasettin Keyhüsrev, 1204 yılında ikinci kez Selçuklu tahtına oturunca (1.Gıyasettin Keyhüsrev’in 1.Sultanlığı; 1192-1186 dır. Bu tarihten sonra Sultanlığa RüknettinSüleyman Şah geçiyor. Onun ölümünden sonra yeniden 1.Gıyasettin Keyhüsrev Sultan oldu. 2.Sultanlığı 1204-1211 yıllarıdır), Şeyh Hasan Oner de bölgedeki bir gurup ileri gelenle, “tac giyme törenlerine” katılmış. (Kaynak: Prof. Dr. Mikâil Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatı’nın kuruluşu adlı eser).
Şeyh Hasan Oner, Selçuklu sultanı I. İzzettin Keykavus’a karşı, I.Alaattin Keykubat’ın yanında yer aldı. Alaattin Keykubat, yenik düşüp 1212-1219 yılları arasında Malatya’nın doğusunda bulunan “Minşar Kalesi”nde zindana atıldı.
Alaattin Keykubat, Minşar kalesinde zindanda iken, Şeyh Ahmet Dede’yi çağırıp görüşür ve ona: “Kendi geleceğinin ne olacağını” sorar.
Şeyh Ahmet Dede’de: “Geleceğinin parlak olduğunu, yakın zamanda bütün Anadolu’nun İmparator olacağını” müjdeler.
Alaattin Keykubat Selçuklu sultanı olunca, kız kardeşi Gevher Hatun’u Şeyh Ahmet Dede’ye eş olarak verir. Bu söylencelere göre Gevher Hatun, 1220 yılından sonra Şeyh Ahmet Dede ile evleniyor. Bu durumda da Şeyh Ahmet Dede onunla evlendiği zaman yaklaşık 70 yaşındadır.
Oysa bu doğru değil, Gevher Hatun ile Şeyh Ahmet Dede çok önce evlendiler. Gevher Hatun’un babası I. Gıyasettin Keyhüsrev, 1192 yılında sultanlığı Rüknettin Süleyman Şah’a bıraktıktan sonra, Malatya Valiliğineatanmıştı. Gevher hatun da bu tarihlerde (1192-1204) Şeyh Ahmet Dede ile evlendi.
Alaattin Keykubat, Minşar Kalesi’nde zindanda iken ona kardeşi Gevher Hatunile eniştesi Şeyh Ahmet Dede baktılar.
Alaattin Keykubat, 1219 yılında kardeşi İzzettin Keykavus’un ölümü üzerine zindandan çıkıp Selçuklu Sultanı olunca, bir çok Alevi Dedesi gibi Şeyh Hasan’da pirliğini yaptığı Bayat Oymağı ile birlikte onun yanında yer aldı. Hatta Şeyh Hasan, 1224 yılında Alanya Kalesi’nin fethinde de bulundu.
I.Alaattin Keykubat daha sonra doğuya dönerek. Komutanı Çavlı Bey’i Adıyaman (Kefersut) bölgesine bir ordu ile gönderirken; diğer komutanı Eseddin Ayaz’ı da bir ordu ile Arapkir, Ağın, Eğin ve Çemişkezek üzerine gönderdi. 1226 yılında buraları alırken, Şeyh Hasan Oner’de onların saflarında savaşıyordu. Bunun içindir ki onu, bie Ermeni kenti olan Arapkir Subaşlığı’na atadı. Arapkir’i de kendisine “ikda” olarak verdi.
Şeyh Hasan’ın soyundan gelen İsmail Onarlı, bir tahmin yürüterek, Şeyh Hasan’ın 1156 yılında Türkmenistan’ın Yesi yakınlarında doğup; 1276 yılında 120 yaşında Arapkir’in Onar Köyü’nde vefat ettiği yazmaktadır. Şeyh Hasan’ın türbesi de halen bu köydedir.
Şeyh Hasan’ın ölüm tarihi bize pek mantıklı gelmiyor. Ayrıca, 1239-1240 yılları arasında, Adıyaman’dan başlayarak, Kahta, Doğanşehir, Malatya, Gürün, Sivas Tokat ve Amasya’yı aldıktan sonra, Konya üzerine yürürken Kırşehir Malatya Ovası’nda yenik düşen Büyük Türkmen İsyanı sürerken, Şeyh Hasan Dede’nin buna seyirci kalması veya Selçuklular’ın safında yer alması düşünülemez.
Yenilgi sonrası Selçuklu Sultanı II.Gıyasettin Keyhüsrev, fellik fellik Alevi Türkmen beylerini ve Seyyitleri ararken, bu kardeşlerin ne yaptıkları konusunda bir bilgi yoktur. Bize göre bu tarihlerde (1239-1240) yaşları 80 ile 90 arasında olan bu kardeşler vefat etmişlerdi.
Şey Hasan, Alaattin Keykubat’ın ordusuna katılıp, daha sonra “Arapkir Subaşılığı”na atanınca, “Dedelik” de kardeşi Şeyh Ahmet’e kaldı. Bunun içindir ki bu ocak “Şeyh Ahmet Dede Ocağı” olarak anılmaktadırlar.
Şeyh Hasn Köyü’ndeki mezarlıkta bulunan Gevher Ana’nın mezarındaki kitabede ise: “h. 740, m. 1340 yılı Ramazan ayı” diye yazmaktadır ki, bu tarihde doğru değildir. Takriben 1196 yılında evlenen Gevher Hatun, evlendiği zaman 20 yaşlarında var olduğunu sayarsak; 80 yıl yaşamış olsa, 1256 yılında vefat etmiş olabilir.
Yine Şeyh Ahmet’in oğlu olarak bilinen bir mezarın baş tarafında: “h. 817, m. 1414 yılı Muharrem ayının yirmiikinci günü” diye yazmaktadır.
Baba 1163, anne 1340, oğul 1414 yılında vefat ediyor. Yani baba öldüğünde oğlu yeni doğmuş olsa bile tam 250 yaşında vefat ediyor (!?).
Bu soydan gelen Teslim Abdal, bir deyişinde şöyle der:
Kendinin olanı görür, gözetir;
Fırat kenarında Şeyh Ahmet Dede.
Koç, koyun kurbanlar, boyun uzatır;
Fırat kenarında Şeyh Ahmet Dede.
Kardeşi Şeyh Hasan ismiyle söylensin,
Bahrıyla ummanları boylasın,
Yüzün gören ol Kabe’yi neylesin
Fırat kenarında Şeyh Ahmet Dede.
=Seyyid Hakkı=
Kaynak: Veli Saltık-Alevi ocakları