Hacı Bektaş Veli Ocağı
Hace Bektaş Veli Ocağı
1206 yılında Horasan’ın Nişabur kentinde doğdu.babası Seyyid İbrahim Sani’dir. Annesi Ahmet Yesevi’nin kızı hatem Ana’dır.
Tarihi kaynaklar, Hacı Bektaş Veli’nin babası Seyyid İbrahin Sani ile annesi Hatem Ana’nın evliliklerinden 24 yıl sonra dünyaya geldiğini not düşmektedir. Hacı Bektaş’ı Veli, 1206 yılında dünyaya geldiğine göre, Hatem Ana ile İbrahim Sani, 1182 yılında evlenmiş demektir.
Ahmet Yesevi 1166 yılında 63 yaşında öldüğünde, kızı Hatem Ana’nın on yaşında bir çocuk olduğunu varsayarsak, 1206 yılında Hacı Bektaş’ı Veli’yi 50 yaşında doğmuş oluyor ki, bu bize mantıklı gelmiyor. Bize göre Hatem Ana, Ahmet Yesevi’nin torunudur.
Hacı Bektaş’ı Veli ile ilgili değişik kaynaklar mevcuttur. Bunların içinde gerçeğe en yakın olanı, “Velayetname” anlatmaktadır.
Velayetname’yi, asıl adı İlyas olan Hızır Baba’nın oğlu Firdevs-i Tevil (Uzun Firdevs) yazmıştır.
II.Beyazit, Firdevs-i Tevil-i, Hacı Bektaş Veli’nin yaşamını araştırmak üzere görevlendirilmiştir, o da 1481 – 1501 yılları arasında uzun araştırmalar sonucu, Velayetname’yi derleyip yazmıştır. Daha sonra, Osmanlı’nın gazabından korkarak, kaçıp İran’a sığınmış ve orada ölmüştür. Velayetname’deki soyağacına göre Hacı Bektaş Veli, İbrahim Mükerrem el Mücap aracılığı ile imam Musa-i Kazım’a ulaşmaktadır.
Hacı Bektaş-ı Veli Ahmet Uesevi Ünüversitesi’nde okudu. 1219 Moğol istilasından sonra muhtemelen Seyyid İlyas ile birlikte amcası Seyyid Haydar’ın bulunduğu Azarbeycan Hoy kentine geldi. Bir süre orada kaldı. Hatta Kerbela ve Necef’e giderek Hz.Ali, imam Hüseyin ve diğer Kerbela şehitlerini tevvaf edip, “Hacı” ünvanını da bu dönemde aldı.
Hac ziyaretinden sonra Anadolu’ya Maraş dolaylarından geldi. Gidip Amasya’da Pir İlyas’ı ziyaret ettikten sonra, gelip Sivas’a yerleşti. Baba İshak isyanına katıldı. İsyanın bastırılması, kardeşi Seyyid Menteş’in ve Baba İshak’ın asılması üzerine Hacı Bektaş-ı Veli ve diğer Erenler bir süre izini kaybettirdiler.
Saltuk ulularının anlatımlarına göre, Sarı Saltuk, onu ve bir çok Ereni bir süre Dersim dağlarında sakladı. Büyük isyanda Seyyid İlyas’ın asılması üzerineAnadolu Erenleri onu, “Baş Pirliğe getirdiler. Daha sonra Anadolu Selçukluları 1243 yılında Sivas önlerinde, Kösedağı savaşında, Moğol İlhanlılara yenilip güçsüz duruma düştüler. Üç yıl sonra da bu Seyyidlerin azılı düşmanı Gıyasettin Keyhüsrev 1246 yılında ölünce, ülke oğulları arasında üçe bölündü. Selçuklular, daha da güçsüzleştiler.
İşte Sarı Saltuk, bu sıralarda Hacı Bektaş Veli, Mahmut Hayrani, Doğan Ata, Ahmet Fakih, Karaca Ahmet ve daha bir çok Ereni Anadolu’ya gönderdi. Yanlarına da oğulları Seyyid İbrahim ve Seyyid İsmail’i refakatçı olarak verdi. Hacı Bektaş Veli Sulucakarahöyük’e yerleşti. Velayetname’de bunu doğrulamaktadır.
Sulucakarahöyük (Hacıbektaş), bir Çepni Köyü idi. (Çepniler, Oğuzlar’ın büyük bir boyudur. Daha Buhara civarında yaşarlarken Muhammed Buharı’nin ve oğlu Ebul Kasım Saltuk’un talipleri oldular. “Saltuklular” adlı kitabımda Çepnileri genişçe anlatıyorum.)
Hacı Bektaş Veli, Sulucakarahöyük’ü mesken tutarak, burada bir Dergah kurdu. Dergahı, ikinci Nişabur dergahı oldu. Bütün Anadolu Erenleri bu Dergah’a bağlandılar.
Seyyid Ebul Vefa ve onun izleyicisi Seyyid İlyas’la Anadolu’ya gelen “Babailik” öğretisi, Hacı Bektaş’la birlikte “Bektaşilik” adını aldı.
Bir çok belgede belirtildiği üzere Hacı Bektaş Veli’nin soyu şöle gelmiştir: 1-Hz.Ali, 2-imam Hüseyin, 3-imam Zeynel Abbidin, 4-imam Muhammed Bakır, 5-imam Cafer-i Sadık, 6-imam Musa-i Kazım, 7-imam Ali-ül Rıza, 8-imam Muhammed Taki, 9-seyyid Musa Araç, 10-seyyid Muhammed (874 yılında Nişabur Dergahı piridir.), 11-seyyid Yahya, 12-seyyid Cafer, 13-seyyid Hüseyin, 14-seyyid Ubeydullah, 15-seyyid Muhammed, 16-seyyid İbrahim, 17-Hasan, 18-seyyid Muhammed sani, 19-seyyid Mehdi, 20-seyyid İshak, 21-seyyid Musa, seyyid Musa’nın soyu, üç evladından; seyyid Ali, seyyid İbrahim Sani ve seyyid Haydar Gazi’den devam eder.
22-seyyid Ali, 23-seyyid İlyas, 24-seyyid Muhlis.
22-seyyid İbrahim Sani, 23-Hünkar Bektaş Veli, 24-Hızır Lale.
22seyyid haydar gazi, 23-seyyid Hüseyin gazi.
Bu dönemde Anadolu Erenleri, bir taraftan Selçuklulilhanlı işbirliğine karşı mücadele verirlerken, bir taraftan da Budist olan İlhanlı vali ve hanlarını islam’a kazanmaya çalışıyorlardı.
Velayetname’nin 10. bölümü sayfa 90 da: “Hacı Bektaş’ı Veli hasta yatağında öleceğini sezinleyince, Saru İsmail’i çağırıp, yerine geçeçeklerin adlarını kendisine bildirdi: “Benden sonra yerime Fatma Ana oğlu Lale Cuvan geçsin” dedi”.
Buna göre:
1-Hızır Lale Cuvan (görev süresi: 1271 - 1321)
2-Mürsel Bali (görev süresi: 1321 - 1369)
3-Yusuf Bali (görev süresi: 1369 - 1399)
Mürsel ve Yusuf balı’ların, Hünkar’dan sonra doğdukları bir gerçektir. Kendinden sonra doğaçaklara böyle bir görev vermesi mümkün değildir. Bu ancak manevi bir anlam taşır.
Sarı İsmail ile ilgili bölümde: “Bir gün Sarı İsmail: “Acaba Hünkar bize nereyi yurt olarak verecek, nerede dem tutacağız” fikrine daldı. Hünkar’a malüm oldu. “İsmail’im” dedi, “Ben göçtükten sonra sopanı at nereye düşerse orası yurdun olsun” buyurdu. Hünkar’dan sonraposta oturan Habip Emirci’den izin aldı, Dergah’tan çıkıp sopasını attı....” Bu cümleden anlaşıldığı kadarıyla Hacı Bekta Veli’den sonra, Habip Emirci geçmiş.
1849 -1869 tarihlerinde 19 yıl Hacı Bektaş veli Dergahı’ında “Dedebaba Postu”nda oturan Ali Turabi Baba; 1605 – 1667 yılları arasında Hacı Bektaş veli’nin “Pir Postu” undaoturmuş, seyyid Yusuf Çelebi oğlu seyyid Haci Zülfikâr Çelebi’nin defterinden yaptığı alıntı şöyledir: “Hünkar birgün Hakka yürüyeceğini anlayınca, halifesi Sarı İsmal’i, Habip Emirci’yi ve Lale Cüvan’ı yanına çağırıp demiş, ki: “Fatma Ana Kadıncık’ın oğlu Habip yerime otursun. O, 30 yıl hizmet edecek, ondan sonra Lale geçer. O, da 13 yıl hizmet eder.”
Bu vesiyetten sonra oğlu Habip, Hünkar’ın üzerini hırkası ile örttü. Erenlerin annesi Fatma Bacı, Habip Emircem Sultan, Hızır Lale Sultan, Karaca Ahmet, Sarı İsmail, Resul Baba, Seyyid Cemal, Kızıl Deli, Karadonlu Can Baba, Sarı Saltuk ve daha nicelerigelip ağlaştılar.
Habip Hızır, Sarı İsmail, Aslan Nuş bir elden su döktüler. Peçeli er de yıkadı. Hızır imam oldu. Nice yetmiş saf durup namazını kıldılar.
Hünkar ahirete göçünce oğlu Emircem Hünkar’ın yerine geçti. Halifeler, Hünkar’ın vesiyetine uyarak, her biri bir diyara dağıldı.
Bilesiniz kiHünkar iki hatun aldı. Dünyalık hatun; Seyyid Nurretin’in kızı Fatma Ana’dır. Habip Emircem, Hızır lale, seyyid Mahmut, Hatem ve Sakine evlatlarıdır. Seyyid Mahmut, çocuk yaşta Hünkar’dan önce vefat etti. Hünkar buna çok üzüldü.
Hünkar’ın dergahında iki Post durur. Biri Mücerret Post, biri müteehhil Post.
Mücerret Post: Dünyalık görmemiş pak ve arı Posttur.
Müteehhil Post: Evlenir, dünyaya nesiller getirir.” (Kaynak: Hacı Bektaş araştırma dergisi, sayı 27)
Ahmet Rıfat ve Georg Jacob’a göre Hacı Bektaş Veli Postunda oturanlar:
1-Hacı Bektaş’ı Veli, 2-Seyyid Hıdır Lale Sultan (H.Bektaş oğlu), 3-Seyyid Resul Bali (Hıdır Lale oğlu), 4-Seyyid Yusuf Bali (Resul Bali oğlu), 5-Seyyid Mürsel Bali Sultan (Hıdır Lale oğlu), 6-Balım Sultan (Mürsel Bali oğlu), 7-Seyyid Kalender Efendi (Mürsel Bali oğlu), 8-Seyyid İskender Efendi (Kalender oğlu), 9-Seyyid Mahmut Efendi, 10-Seyyid Yusuf Bali Efendi, 11-Seyyid Bektaş Efendi, 12-Seyyid Resul Efendi, 13-Seyyid Resul Efendi, 14-Seyyid Bektaş Efendi, 15-Seyyid Hasan Efendi, 16-Seyyid Kasım Efendi, 17-Seyyid Yusuf Efendi, 18-Seyyid Zülfükâr Efendi, 19-Seyyid Hüseyin Efendi, 20-Seyyid Abdulkadir Efendi, 21-Seyyid Elvan Efendi (1729 - 1730), 22-Seyyid Ali Efendi (1730 - 1731), 23-Seyyid Feyzullah Efendi (Şahkulu Sultan civarında meftum), 24-Seyyid Bektaş (Feyzullah oğlu 1761 - 1762), 25-Seyyid Abdullatif (Feyzullah oğlu 1763 - 1764), 26-Seyyid Feyzullah Şehit (Bektaş oğlu 1803), 27-Seyyid Hamdullah (Feyzullah oğlu 1824), 28-Seyyid Veliyuttin (Feyzullah oğlu 1827), 29-Seyyid Ali Celalettin (Veliyuttin oğlu 1871), 30-Seyyid Feyzullah (Veliyuttin oğlu 1878).
Tarihçi Peçevi’ye göre; “Hacı Bektaş Veli’den sonra onun yerine posta Habip Çelebi geçti. Ondan sonra Resul Çelebi, onun oğlu Balım Sultan, onun oğlu İskender Çelebi, onun oğlu Kalender Çelebi ki, Kanuni Sultan’a isyan edip, 1527 yılında idam edilmiştir” demektedir.
Prof. E.R. Fığlalı: “Dedebaba” kolu Hacı Bektaş’tan sonra soyu özetle şu şekilde ortaya koyarlar: éPosta İdris Hoca’nın oğlu Hızır Bali geçmiştir. Sonra, 2-Resul Bali, 3-Mürsel Bali, 4-Balım Sultan geçmiştir. Balım Sultan, mücerret olduğu için onun soyu sürmemiş, onun kardeşi Kalender Çelebi’nin soyu ayrı bir kol olarak devam etmiş.
Ancak Balım Sultan’ın yerine; 5-Hacı İskender Dede “Dedebaba” olarak geçmiş. Sonra, 6-Emir Kasım Dede geçmiş. Sonra Resul Bali’nin torunu Mahmut oğlu 7-Hüdadad geçmiştir.
Hüdadad, Kalender çelebi ile geçinemediği için, Kalender Çelebi öldürülmüş, onun taraftarları da Hüdadad’ı öldürmüşler. Bu nedenle Pir Evi 34 yıl Pir’siz kalmış. Sonra eski Vezirlerden 8-Sersem Ali Bba, “Dedebaba” ünvanı ile 1551 – 1570 yılları arasında 19 yıl Pir Evi’nde postta oturmuş.
Hacı Bektaş Veli’den sonra bugüne kadar yukarıda isimleri sayılan sekiz kişi ve Sersem Ali Baba’dan sonra 28 kişi “Dedebaba” olmuştur. Bunların sonuncusu Bedri Noyan’dır.
Doç. Bedri Noyan’a göre liste şöyle devam etmiştir:
1-Hacı Bektaş Veli, 2-Hızır Balı, 3-Resul Balı, 4-Mürsel Balı, 5-Balım Sultan, 6-Emir Kasım dede, 7-Mahmut oğlu Hüdadad. 34 yıl Pir Evi boş kaldıktan sonra; 8-Sersem Ali Baba, Pir Evine “Dedebaba” olarak atanmış. Ondan sonra 28 “Dedebaba” ile devam etmiştir.
Prof. E. R. Fığlalı şöyle devam ediyor: “Çelebiler’den Celalettin Ulusoy ise soyun şöyle devam ettiğini aktarmaktadır: “Hacı Bektaş Veli’den sonra onun tek oğlu olan Seyyid Ali Sultan Pir Postu’na oturmuştur. Seyyid Ali, Timurtaş ve Hızır Lale diye de anılır. Seyyid Ali Sultan, 1356 yılından sonra Rumeli’ne geçip, Dimetoka’da bir Dergah kurmuştur. 1402 yılında Dimetoka’da vefat etmiştir. Seyyit Ali Sultan öldükten sonra geride iki evlat bırakmıştır. Resul Bali ve Mürsel Bali..
Büyük oğul Resul Bali (1361 - 1441) yılları arasında Hacı Bektaş Dergahı’nda Pir Postu’nda oturmuş. Kardeşi Mürsel Bali Dimetoka’da kalıp, irşada devam etmiştir. Resul balı’nın ölümünden sonra Hacıbektaş’a gelip Pir Evi’nde posta oturmuş (1441 - 1483). O arada Dimetoka ocağı ile ilişkisini kesmemiş. Dimetoka’da bulunduğu sırada hastalanarak orada vefat etmiş ve babasının yanına gömülmüştür.
Mürsel Bali’nin ölümünden sonra Rumeli’ndeki posta oğlu Balım Sultan oturmuştur (1484). 2.Beyazıt onu 1501 yılında Hacı Bektaş’a göndermiş, 1516 yılına dek Pir Postu’nda oturmuş. 1516 yılında çocuksuz vefat edince yerine kardeşi Kalender Çelebi Pir Postu’na oturmuş. O da 1528 yılında Osmanlı tarafından idam edilince, yerine büyük oğlu İskender Çelebi geçmiş. Sonra kardeşi Yusuf Bali geçmiş. Yusuf Bali 1569 yılında ölmüş. (Türkiye’de Alevilik – Bektaşilik. Sayfa 192 Prof. E. R. Fığlalı).
Celaletin Ulusoy’un listesi Şöyledir:
1-Hacı Bektaş Veli
2-Seyyid Ali Sultan (Hızır Lale-Timurtaş) 1310 – 1402
3-Resul Bali 1361 – 1441
4-Mürsel Bali 1384 – 1483
5-Balım Sultan 1473 – 1516
6-Kalender Çelebi 1476 – 1528
7-İskender Çelebi 1512 – 1548
8-Yusuf Çelebi 1516 – 1569
9-Bektaş Çelebi 1544 – 1581
10-Resul Çelebi 1546 – 1588
11-İskender Mürsel Çelebi 1551 – 1604
12-Hasan Çelebi 1563 – 1607
13-Bektaş Çelebi 1566 – 1632
14-Kasım Çelebi 1578 – 1646
15-Yusuf Çelebi 1582 – 1656
16-Zülfikâr Çelebi 1605 – 1667
17-Hüseyin Çelebi 1609 – 1674
18-Abdulkadir Çelebi 1628 – 1685
19-Elvan Çelebi 1640 – 1729
20-Murtaza Ali 1646 – 1730
21-Feyzullah Çelebi 1676 – 1759
22-Bektaş Çelebi 1711 – 1761
23-Abdullatif 1724 – 1803
24-Şehit feyzullah Çelebi (Bektaş oğlu) 1742 – 1824
25-Hamdullah Çelebi (Feyzulla oğlu) 1762 – 1827
26-Veliyuttin Çelebi (Feyzullah oğlu) 1772 – 1828
27-Ali Celalettin Çelebi (Veliyuttin oğlu) 1808 – 1871
28-Feyzullah Çelebi (Veliyuttin oğlu) 1810 – 1878
29-Ahmet Cemalettin Çelebi 1862 – 1921
30-Veliyuttin Hürrem Çelebi 1868 – 1940
31-Ali Celalettin Ulusoy 1922 – 1990
32-Feyzullah Ulusoy 1920 – 1994
33-Veliyuttin Hürrem Ulusoy 1942 –
Bedri Noyan’a göre “Mürsel Bali, postu Habib Emirci’ye bırakarak dostu kızıl Deli Sultan’ın yanına Rumeli’ne gitti. Orada Kızıl Deli’nin telkinleri sonucu, 90 yaşını aşmış olduğu halde, bir bulgar kızı ile evlendi. Bu evlilikten Balım sultan ve Kalender Çelebi doğdu.”
Bedri Noyan’ın iddiasına göre: “Mürsel Bali ölünce, Kızıl Deli Sultan, onun oğlu Balım Sultan’ı yanına alıyor.”
Yani Kızıl Deli 1402 yılında ölmeden önce Balım Sultan’ı yanına aldığına göre, Balım Sultan en azında 1400 doğumlu olmalıdır. Bu durumda 1516 yılında Sulucakarahöyük’te öldüğü zaman 118 yaşında olmalı ki, bu pek inandırıcı değil. Ayrıca onun kardeşi Kalender Çelebi, 1527 yılında başı vurulduğunda, yaklaşık 127 yaşlarında oluyor ve Osmalı’ya isyan ediyor. Bu hiç inandırıcı değil.
Celalettin Ulusoy’un listesi de yanlıştır. Celalettin Ulusoy’a göre, Hacı Bektaş veli’nin tek oğlu olan Seyyid Ali Sultan veya Hızır Lale, 1356 yılından sonra Rumeli’ne geçiyor, orada 1402 yılında vefat ediyor.
Hacı Bektaş veli’nin 1271 yılında vefat ettiği bir çok kaynak tarafından doğrulanmaktadır. Bu durumda oğlu Hızır lale, 1310 yılında doğmuş olamaz. Ayrıca onun iki oğlundan küçüğü olan Mürsel Bali, 1483 yılında vefat ettiğine göre, dedesi Hacı Bektaş Veli’nin ölüm tarihi ile kendi ölüm tarihi arasında tam 212 yıl var. Bunun da mantıksızlığı ortadadır. Keza ikinci kuşak torunu Kalender Çelebi ile büyük dedesi arasında tam 170 yıl oluyor ki, bunun olanaksızlığı ortadadır. Seyyid Ali Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin oğlu değildir. (Bakınız Seyyid Ali Sultan Ocağı’na).
Yavuz’la birlikte başlıyan Alevi Katliamı, Kanuni ve sonrasında da sürdürüldü. Bu dönemde geniş bir antipropağanda yapıldı. Karalama kampanyası yürütüldü. Bir taraftan da Safevi Devleti’yle sürekli savaş sürüyordu.
Bütün bunlara rağmen Alevi-Bektaşi inancı yok edilmeyince, Kanuni Sultan Süleyman, Hacı Bektaş Dergahı’ndan yararlanmak için “Dedebaba” ünvanıyla Serder Ali Paşa’yı 1551 yılında İstanbul’dan gönderip bu Dergah’ın başına oturttu.bir yandan da sürekli propağandalarla, Hacı Bektaş Veli’nin mücerret olduğunu (hiçevlenmemiş), dolayısıyla hiç erkek çocuk bırakmadığını, ondan sonra gelenlerin, “döl evladı” değil, “yol evladı” olduklarını, Anadolu Rumeli’ndeki Aleviler arasında yaymaya çalışıyordu. Bu propağanda hala yapılmaktadır.
Gerek Bedri Noyan, gerekse bir çok tarihçinin çözemedikleri bir gerçek var, o da “Alevi Ocakları” girişinde anlattığımız nedenlerden dolayı, Hacı Bektaş Veli, çocuksuz ölseydi, onun yerine Ali soyundan gelmeyen birini Seyyidler o makama oturtmazlardı. Serdar Ali Paşa o makama Kanuni Sultan Süleyman tarafından (1551 - 1569) zorla oturtulmuştur. O da alaya alınarak “Sersem Ali Paşa” adıyla anılmış ve Ehl-i Beyt tarafından kabul görmemiştir.
Bektaşilik, Fatih Sultan’dan itibaren dönem dönem Osmanlı’nın hedefi haline geldi. 1527 – 1551 yılları arasında dergah kapatıldı. Keza 1826 Yılında ıı.Mahmut tarafından Yeni Çeri Ocağı kapatılınca, Hacı Bektaş veli Dergahı ile birlikte, bir çok Alevi Ocağı ve o arada doğrudan Hacı Bektaş Veli Dergahı’na bağlı Bektaşi Tekkeleri de kapatıldı. Malları satıldı. Vakıf arazileri ellerinden alındı. Bütün yazılı Belgeler, kaynaklar yakılıp yok edildi. Hemen bugün Alevi-Bektaşi Ocak ve Tekkeleri, Sünni “Nakşibendi Tarikatı”na verildi. O yıllarda, sadece İstanbul’da 64 adet Nakşibendi Tekkesi olduğu tesbit edilmiştir.
Sadece İstanbul’da kapatılan Bektaşi Tekkeleri şunlardır:
1-Merdivenköy’de Şah Kulu Tekkesi
2-Rumeli Hisarı’nda Şehitler Tekkesi
3-Rumeli Hasır’nda Nafi Baba Tekkesi
4-Rumeli Hisar’nda Nalbant Baba Tekkesi
5-Aksaray’da Karaağaç Tekkesi
“Vehpi Koç Müzesinde bulunan bir belgede, 1870 yılında Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın Piri Seyyid Feyzullah, Karaağaç Tekkesi’nin başına Derviş Hasip Baba’yı “Dedebaba” olarak atamıştır.
6-Çamlıca’da Tahir Baba tekkesi
7-Eyup’te Karyağdı Tekkesi
8-Eyup’te Baba Haydar Tekkesi
9-Halıcılar Köşkü’nde Feyzullah baba Tekkesi
10-Silivrikapı’da Balı Baba Tekkesi
II.Mahmut, Bektaşiliği bütünüyle silmek istiyordu. Bunu başaramadı. Bektaşilik, halk arasında gizli gizli yaşatıldı. Abdul Aziz döneminde yeniden serbest bırakıldı. Yakılıp yıkılan tekkeler onarıldı.
1925 yılında Cumhuriyet döneminde çıkarılan “Tekkeler ve Zeviyeler kanunu” ile yeniden kapatıldı. 1961 yılından sonra kısmi özgürlük ortamında Hacı Bektaş dergahı yeniden faliyete geçti. 12 Eylülden sonra ise gelişen “Kökten Dinci” Şeriat akımlarına karşı, laikliğin güvencesi olan “Alevi-Bektaşi” hareketine, özellikle Cumhuriyetçi çevreler daha bir hoşgörü ile bakmaktadırlar.
Osmanlı’nın kuruluş döneminden bu yana (yaklaşık 630-650 yıl sonra) ilk defa son yıllarda “Devlet Töreni” ile, Cumhurbaşkanı ve Başbakanların katılımı ile Hacı Bektaş Veli’yi anma törenleri yapılmaktadır.
11. ve 12. yüzyıllarda Horasan ve Türkmenistan’da üç Alevi akım öne çıktı. Bu akımlar:
1-Başını Seyyid Ebul Vefa’nın çektiği “Vefailik” akımı;
2-Ahmed Yesevi ile gelişen “Yesevilik” akımı;
3-Seyyid Kudbettin Haydar ile gelişen “Haydarilik” akımlarıdır.
Bu üç akım arasında önemli farklılıklar yoktur. Özü itibariyle aynıdırlar. Aralarında sadece nüans faklılıkları vardır. Her üç akımın Anadolu ve Rumeli’ndeki sürdürücüleri, Baba İlyas’ın asılmasından sonra “İmamlık”, “Halifelik” makamına getirilen Hacı Bektaşı Veli tarafından “Bektaşilik” adı altında birleştirildi.
Murat Sertoğlu: “Bektaşilik, Türk dilinin korunmasında, yayılıp gelişmesinde büyük hizmetler görmüştür. Türk olmayan Bektaşiler bile ayin ve erkanlarında Türkçe kullanmışlar, nefeslerini Türkçe yazıp, Türkçe okumuşlardır” diyerek Bektaşilik’in yaptığı görev ve işlevi ifade etmektedir.
Kaynak: Veli Saltık-Alevi ocakları