Pirlik kimden kaldı?
Pirlik kimden kaldı?
Ol zamandan bugüne kadar, şeriat, tarikat, marifet, hakikat ve pirliksecde Muhammed Ali´den kaldı. Ol sebepten, evlad-ı Resulden gayrisine pirlik etmek ve talip olmak caiz değildir. Yediği, içtiği haramdır. Murtadı tarikat, murtadı hakikattır. Ve hem irşadı ve biatı ve tövbesi makbul değildir. Çünkü evlad-ı Resulden biat yoktur. Semayesiz kalmıştır. Onun aslı asla yoktur. Ol kimse on iki imam dergahından nasipsizdir.Hz.Resul bir hadiste buyurur ki, Allah-u taala hazretleri kelamı kadiminde öyle buyurmuş ki, «asıl asırdır» demiştir. Zira ezelden hırka ve meftul ve irşad ve tövbe ve pirlik ve seccade bunun cümlesi Şah´ı merdan Ali´ye gelmiştir. Şimdi Şah evladı ve nesli olmayan kimseye pirlik etmek caiz değildir. Evlad-ı muhammed-Ali´den olaki pirliği caiz ola. Ilmi ile amil ola. Dört kapı, kırk makamdan on iki erkandan, on yedi kemerbest´en, üç sünnetten yedi farzdan bir şarttan, meşayihi kübra ilminden haberder ola. Ve tarikat ile otura dura ki hakikat ile yola vara ki pirliği caiz ola. Çünkü talip ve yol mürşidindir.
Ve mürşid, cihanda serseri gezip de ahireti harap eyleyip de ve manaya Muhammed-Ali´den konulan damızlık ve sikke bozulmaya. Ve talip dahi öyle ola ki rehbere ve musahib´e kail ola ve dahi bir talip rehberinin ve musahibinin nufusunu tutmasa ve Buyruğuna gitmese, ol talip, talip olmaz. Kalıp olur. Onların ikrarı caiz ve kurbanı
Ve imam Cafer´I Sadık Hazretleri bir kavilde, öyle buyurmuştur ki, cemi yol ehli olan pir ve talip ola. Bir Pir, talibi irşad eylemese ve talip de irşad olmazsa ol nasıl pir olur. Ve ol nasıl talip olur. Çünkü vechininKamil cahil olduğundan haberleri yoktur. Pir olan, talip olan kimseler kamil cücud ola ki ikrarı caiz ola, emeği ve kurbanı ve nezri niyaz
(ve kaddimâ ilâ mâ amilu min amelin fece alnâhü hebaen mensuurâ) Türkçesi: onların yaptıkları işi ele alıp biz Zerrelere dağıtan bir toza çeviririz. Denilmiştir. Çünkü, kamil vücut ol kimselerdir ki şeriatta, tarikatta, marifette ve sırrı hakikatte her bir hal ile bulunmak gerektir ki ikrarı caiz ola. Ve dahi talipte pirin sözüne kail olmadı ve teslimi rıza kapısında olmadılar, tarikatı, hakikatı hak bilmediler; yoldan erkandan dışarı çıktılar. Ol taliplerin ikrarları caiz olmaz. Ol kimseler tarikatte ve hakikatte murdat sayılır. Onların ikrarlarına amel olmaz. Yola, erkana koymayasınız. Yüzleri kara, merdut vemünafıktır.
Hakkında hadisi buyurmştur: innellahe lâ yehdikavmel münafikine. Çünkü imamlar dergahından nasibi yoktur. Ve bir kavilde imam cafer-I Sadık rahmetullahu aleyhim ecmain öyle buyurmuştur kita devri Adem´den Hatemi enbiya´ya gelinceye kadar mezhep, yol, erkan yok idi. Muhammed Mustafa ve Aliyyel Murtaza hazretleri geldi. Yeşil hat ile vahi geldi.
Azhap suresi 40. Ayet: ( Mâ kâne Muhammedün ebâ ehadin min ricâliküm, ve lâkin resulallahi ve hâtebennebiyyin ve kânallahü bikülli şey´in aliymâ) Türkçesi: Muhammed, sizin kendi adamlarınızdan biridir. Kimseninde bir yandan hem babası değildir. Yüce Tanrı kuşatmış tüm cihanda her şeyi yaratmıştır O bilir, varlıkları pek iyi.
Dedikte din zahir oldu. Ve Ali hakkında nazil olan: Lâ fetailla Ali lâ seyfa illâ Zülfikar. (zülfikardan keskin kılıç, Ali´den üstün yiğit yok.). lâhevle velâkuvvete illâbillahil Aliyyül azim. Allahümme salli Ala Seyyidine Muhammedin ve Alâ Ali seyyidina Muhammed. Dedikte dini zahir eyleyip lâm elif koru. Lâm Muhammed, elif Ali demek, manası birdir. Andan şeriat zahir oldu. Tarikat ve Hakikat sıroldu. Ve şeriat muhammed´in şanına geldi. Trikat, Hakikat, marifet ve kavli karar ve seccade ve biat ve irşat ve ikrar iman ve halife ve bekai caviden ve pirlik Muhammed Ali´ye geldi.
Evveli Muhammed Ali´dir. Ahiri Muhammed Ali´dir. Savm, Salat, hac, zekat, kelime-I şehadet, fitre gahı kainat, cümlesi, Muhammed-Ali olduğu için evladı Resulden gayrisine pirlik etmek caiz değildir. Manası nadir dersen ol sebep ile caiz değildir. Ki Allah Taala ve takaddes hauretleri Muhammedi sevdi, cemi alemi onun aşkıyle halk etti. Çünkü, Muhammedi sevdi Muhammed olduve Ali´yi sevdi Ali oldu. Onun sevdiği sırrı sırullah ve sırrı babullah olduğu için, irşat, kavil, biat, talip ve pir, cümle evladı Resule gelmiştir. Evladı Resulden gayrisine mürşidlik ve pirlik etmek ve talip tutmakve iradetgetirmek caiz değildir. Ve hem ikrarları caiz olmaz. Ve hem yedikleri haramdır. Yudukları murdardır, müfsittir. Hakkında ayet vardır:
(tevbe Süresi 80.)
«kimki inanmışlarla, gönül istekleriyle sadaka veriyor da yardım ediyor diye uğraşıp didişerek kazandığı ne varsa sadaka verir diye eğlenir, ayıplarsa Allah bu kimseleri elbet eder mascara…. Hem onları ağratır çok açıklı azaba...» demiştir. Onlar tarikatte murtat, yüzleri kara hınzır suretinden olsa gerektir. Bir kavimde Hazreti imam Cafer Sadık buyurur ki: Kur´anı azimüşşanda «evlâdüküm diniküm» buyurmuştur. Din Muhamme, iman Ali´dir. Bu kavilde olmayanın dini, imanı olmaz dedi. Pes gerektir ki: evladı Resul biat kılıp, ikrar getiresiniz ki dini, imanı
Furkan süresi 23. ayet.
Ve kadimnâ ilâ mâ amilu min amelin fece´alnâhü hebâen mensuurâ. Türkçesi: onların yaptıkları işi ele alıp biz zerrelere dağılan bir toza çeviririz.
Evladı Resule erişmeyen Şeyhlerin, meşayihlerin ve pirlerin biatları ve ikrarları caiz değildir. Sürgündür, yeziddir. Yediği haram yuduğu murder, ameli fasık olur. Çünkü Hz.Murtaza Ali´nin evladına ermemiş sermayesiz kalmıştır. Elde sermaye olmayınca şara varılmaz, bir şey alınmaz. Ve imam Caferi Sadık Hazretleri buyurur ki: ol kimseler ki Hz.resulullahın ve Hz.Şahı merdan Aliyyel Murtazanın evladına erişip biat kılsalarve ibradet getirseler, onlar din ve imana ve ikrara ve biata yetmiş olalar. Yolu, erkanı makbul ola. Ecri talep olunmaya yarın divanı beride halâs olup kurtulalar. Ikrarları caiz ola ki emekleri zayi olmaya.
Imam Cafer Sadık Hazretleri buyurur ki: Pir olan kimselere gerektir ki kamil olalar. Dört kapı nedir, bileler. Evvel şeriatı, ikinci tarikatı, üçüncü marifeti, dördüncü hakikatı bilmek gerktir ki bunlar nereden geldi ve neden hasıl oldu, aslı nedir, bunların edebi nedir, udu nedir, hayası nedir, erkanı nedir, tövbesi nedir, farzı nedir, sünneti nedir, nafilesi nedir, işlemesi nedir bunları bile.
Ve bir dahi, şeriat kaçtır, tarikat kaçtır, marifet kaçtır, hakikat kaçtır ve ondan sonra şeriat ne ile tamam olur, marifet ne ile tamam olur, hakikat ne ile tamam olur, bunları bilmek gerek. Bunlar nedir? Eğer bu dört erkanı böylece bilmezse ol pirin pirliği caiz olmaz.
Ve bir kavilde, şeriat gemidir, tarikat denizdir, marifet gavvastır(dalgıçtır), hakikat dürrdür (incidir).
Şimdi, pir olan kimselere gerektir ki, şeriat gemisine gireler, tarikat denizinde yüzeler, marifet dalgıçı olup hakikat incisine erişip çıkaralar. Onun üzere amel ederler ki onların ikrarları caiz ola.
-Ve bir kavilde, şeriat yakın olmağa derler. Tarikat, talip kendi halin isbat etmeğe derler, marifet sözün mefhumunu bilmeğe derler. Hakikat vasıl olmağa derler.
-ve bir kavilde, şeriat kulluk etmektir, tarikat bilmektir, marifet etmektir ve Hakikat görmektir.
-ve bir kavilde, şeriat ilimdir, tarikat imandır, marifet dindir ve hakikat amel kılmaktır.
-ve bir kavilde, şeriat tendir, tarikat ettir, marifet iliktir ve hakikat candır.
-ve bir kavilde, şeriat işitmektir, tarikat görmektir, marifet anlamaktır ve hakikat bilmektir.
-ve bir kavilde, şeriat kapıdır, tarikat eşiktir, marifet sövedir ve hakikat kilittir.
-ve bir kavilde, şeriat çerağdır, tarikat fitildir, marifet yagdır ve hakikat ışıktır (şuledir).
Şimdi taliplere dahi öyle gerektir ki çerağ gibi doğru duralar, fitil gibi yanalar, yağ gibi eriyeler ve nur gibi ışık vereler. Erenler meydanından dönmiyeler. Tarikat halinde duralar. Dahi hakikatten çımıyalar.mürebinden, musahibten dönmiyeler. Onlar talip olalar, kalıp olmayalar.
Bir Pir avrat ıtlak (ikinci dereceye bırakmak) etse, kann etse kelime-i küfür söylese, kuşaktan yukarısı şetmi galiz (şidetli küfür) etse, yezide kuşak cözse, lıvata eylese ebedil ebet bunlar günahı kebairdir. Bunu işliyen talip ise derdine derman yoktur. Eğer pir ederse onun yüzüne bakıp müsade ederlerse ol bastığı yerde kırk seneye kadar hayır bereket olmaz. Yanına varmıyalar. Uçarsa da cezudur. Inanmayalar. Merdud-u recimdir.
Bir pirin ırkı geçse ol talipler her kime özü yatarsa ondan el tuta amma nesli Resul olmak gerekir. Bir talibin piri ırak(uzak) olup eli ermese ona vekaleten gayriden el tuta, görüle. Her kaç seneden sonra piri gelirse yine pirine ikrar etmek erkandır. Zira eğer atasının pirini inkar ederse münkir olur. Mizanı bozmuş olur. Ben tekye nişinim gel bana talip ol dese ol da azdırmış olur. Amma pir olan kimse alim gerek. Eğer karadan bilmezse ilm-i ledün ola. Ol da olmazsa hayvan misillüdür. Ilm-i ledün oldur ki, ahireti, dünyayı fark
Talibin köşesine kurulup ben felan oğlu felanım senin günahını bir araba kazığına takarım deyip, yiyip içip nefse safa verir. Boşuna emek çeker. Pir olan kimseye layık olan budur ki, gecenin iki nıfsından sonar kalkıp, kıbleye dönüp gün doğuncaya değin hakka niyaz, rica etmeli. Gör şimdi ol pirin nefesi nice geçer, Ahır zaman dedeleri yiyip, içip kuşluğa değin tembel, tembel yatıp demezki «Hz.Kur´an bizim dedemize indi. Bakalım ne buyurmuş. Biz buraya neye geldik. Yarın ne yüz ile huzur-u Hakka varacağız. Bu taliplerin suallerini bizden isterler. Ne cevap vereyim.» demezse vah o pirin, Şeyh´ın haline. Başına ne gele.
Seyyid-i Feraş süpürge çalıp yamaca duranda bu dua´yı okuya: «Hüseyin-i Kerbela için gözlerim kanı yaştır. Bin kere lanet, yezidin kalbi kara taştır. Pirimiz kırklar içinde Seyyid Feraş´tır. Ber cemal Muhammed Kemal, imam Hasan. Imam Hüseyin, Ali´ye salavat.»
Ibrikçi bunu okuya:
«Men gulam-ı Haydarım, adadan etmem havf-u bak. Çünkü bu hizmet ustaddır bana Selmab-ı Pak. Ber cemal Muhammed Kemal, imam Hasan, imam Hüseyin, Ali´ye salavat.»
Sofracı bu dua´yı okuya:
«Allah diyelim, kadim Allah diyelim, geldi Ali sofrası gaziler Şah diyelim. Hak versin biz yiyelim. Gerceğe hü diyelim.»
Saka duası budur:
«Allah allah din Muhammed dinidir. Sallu ala, nazik Cemal kevser suyun verenler askina. Şahım Ali hem şeyhsüvar, hem sakkadır. Kaynatın aynıdır. Kimse bilmez bu sırrı hak bilir perverdigar. Arş yarıldı çıktı Dündül ebr ile hem bile. Ey havariç yola gel eyleme Şaha inkar. Çeşmibedden saklasın halk seni. Ol gevher harmanından sen kalıbsın yadigar. Dediler ki şu cihanın nuru kimdir? Kim ola: Şah Hasan, Şah Hüseyin adı kaldı yadigar. Cömertler cömerdi sensing ey Emirül müminin. Cömertler erkanı budur dedi Kanber sofrası. Ben Şahın mecnunuyum Şah bana Leyla göründü. Eşiğinde bunca yıl olmuşum tozlu gubar, Şah Hatai´yim kande olsan sen bu vasfı söyle gel. La feta illa Ali, La seyfe illa Zülfükar. Mey olsun içenlere, rahmet gerçeklere, Hasan Aliye Hüseyin Veliye sadık saf Selman-ı Pak, Ahmed-i Muhtar, Haydar-ı kerrar, kerbelayı deşti kamber ser verenler aşkına. Gözüm yaşın sel ettim. Derim ya Ali sakka imam Hasan, imam Hüseyin.»
Bunu okuyup oçak başına döküp ondan cemisine dağıtalar. «Rahmatullah imam Hasan imam Hüseyin» diye ğrışalar. Iki üç adama verip tamam etmeyeler. Zira Hüseyin zikr olunur. Belki cem içinden Hüseyin için ah çekip bir adam ağlarsaol adam tamudan kurtuldu. Ol müminin gözü yaşın melekler bir şişe içine koyup mahşere götürüp koyalar. Ol adamın gözü yaşı bir ırmak olup ol adamı ateşe yandırmayıp ateşini söyündürmeye sebep olur.
Rivayete şöyle gelir ki, bir harici ile bir mümin bir yerde dururken ol müminin kalbine gelse. Kerbela şehitlerinin ahvalini düşünüp Hüseyin aşkına ağlasa. Ol harici ol müminin yüzüne bakıp acep bunun ne suçu var ola deyip harici dahi ağlasa Hak taala ol müminin ol haricinin dahi günahını affeder. Zira ol haricinin kalbine rahim geldi. Belki ervahında bir iyi damarı var imiş. Kalennebi «Menteşebbehe bikavmin fehuve minhüm.» yani bir adam kenduyi hangi kavme teşbih ederse old a ondandır. Ol harici, müminin ağladığına ağladı. Ol da ona teşbih olup aff-ı yok oldu. Yine elden geldikçe kendini iyilere teşbih edip iyilere yar olmak gerek, Badehu, su dağıtıp yamaca geçip bunu okuya:
Bin kere lanet olsun ey münafık canına.
Ben demedim Hak buyurdu bunu senin şanına.
Ümmetiyim dersin salavat verirsin peygambere.
Aliye şevkin var, ne amel ahdine peymanına.
Elli kere Hacca varsan tevafın olmaz kabul.
Arafat´a çıkarsın da kelp düşer kurbanına.
Ali hazretinden adavetin kesmedin.
Şefaatı kimdenuman cümrüne isyanına.
Ey azazil ahseni takvimi inkar eyledin.
Yuf senin çürük geçmiş ol fasit imanına.
Gel sultan Hatai´yim sen bu sırrı söyle.
Şah bir kerem kanıdır kalmıya cümlenin isyanına.
La feta illa Ali, La seyfe illa Zülfikar.
Bu da tamam olduktan sonar, eğer Cuma gecesi ise üç tekbir ala. Ondan sonar pir olan gülbenk ede çırak duası budur: Şebb-i çerağı çünyandırdık ol hüdanın aşkına. Fahri ale mol Muhammed Mustafa´nın aşkına.haşredek yansın yakılsın Hanedanın aşkına. Saklı kevser Aliyyel Murtazanın aşkına. Seyyid-ül-kevneyn Hakkı enbiyanın aşkına. Hazreti Hünkar kutbu evliyanın aşkına. Seyyidi sadet Muhibbi sadet turu münacaat. Ver Muhammed Mustafa´ya salavat.
Çarakçı bu duayı okuduktan sonar pir olan gülbenk ede. Cümle erkan yerini bulduktan sonrarıza bahış olunup orda her müminin hanesine gide. Şimdi bir mümin yılbaşı gelip pir yamacına geçtiği zaman pir olan «aşk ola» diye. Talip dahi Fazlı darına dura. Pir diye ki; «ey talipcesedine can Verdi. Kalbine iman Verdi. Söylemeğe dil Verdi. Tutmağa el Verdi. Hak taala seni beni adem kalbinden halk etti. Ne gördün ne işittin, Talip diye ki; «Hak gördüm er muradına geçtim. Allah eyvallah.»
Bugün mahşer gününe kıyas bir Hak vekili olup elvekilü keelasil bu talibe kabir sorgusu gibi sual sorsa. Diye ki; «aldığın var ise ver, verdiğin var ise al, döktuğun var ise doldur, ağlattığın var ise güldür, yıktığını yap.» Eğer kul hakkı ol kişide yok ise hakkın emrinden farzından Muhammed´in sünnetinden Ali´nin tarikinden sual ede. Ol talip saklamayıp günahını ele vere. Pir de ol talibin günahını her ne ile temiz olursa cezasın tertip edip meşayihin emrince gore. Eğer ol talip günahını saklarsa tarikatı aliyyeye kibz eder. Yol hayini iman uğrusu olur. Tarikat ona helal olmaz. Yediği lokma haram, sema´etse lub sayılır. Kalennebi aleyhüsselam «Küllubbu haram» deyü buyurdu. Ve ol ceme gelen müslüm bacılara baksa namahremdir. Kar edem darken zarar eder. Şeriattan tarikattan eli boş olur. Nezuzubillah mahşerde meyda-ı arasatta kalır. Kimse sahip olmaz. Aman ey kardeş günahını saklamayıp derdini söyle. Karanlık kabire koma. Burada söyle. Eğer ol pir mala tamah edip hakkı batıl ederse ruz-u cezada hesabını ol pir verir.
Divan-ı baride münadiler nide eder ki; «ey cihanda benim vekilim olan pirler gelsin bugün yevmi yekavmül hesap günü» getirirler ol pirin defterine bakarlar. Eğer Hz.Muhammedin üzerine nazil olan Kur´an´nın hükmünce hükmedip Hakkı hak ettiyse ol pire ne bahtlı. Derler ki; «gel sevabını hesabını evvel dünyada vermişsiniz deyip cennete dahil olur.» ol pir, kendi aklı ile varlıktan olan rivayet Türkçe bir söz ile ayetsiz, hadissiz aklen nefse yarar bir söz ile «haydi geçtim günahımdan seni yargıladım» dese, mutlak kafir olur. Amma lakin pir olan talibin günahına göre meşahiye bakıp her ne lazım gelirse ona göre sitemin tertip edip temiz eyleye.
Ondan sonra diye ki; «bizim gözümüzde iyisin Taalanın katında iyi olasın» dese, duadır. Amma lakin Talip zenginliğine ve güzelliğine miraten sıvayıp «iyisin senin günahından geçtim» dese. Ol talip cahil ona amel eder ki; «işte pirim günahımdan geçti» deyip ol günahı dahi ziyade eder. Akıl etmez ki ol pirin sözü kitap mı, yoksa kendi nefsi için mi, fark edemez. Dalelette kalır.
Ol pir ölünce ol talip arkasınca zebaniler cehenneme götürürler. Çağırırlar ki; «ey dünyada Kur´an ve hadis´se inanmayan. Kendi yövmil fasikınca yol mezhep düzüp, ben babadan böyle gördüm diyerek kitapsız yol sürenlerin hali budur» deyip çağırır. Boğazına selasel a´lal takıp süreler. Rüsvayi alem olurlar. Zira, ben babadan böyle gördüm demek caiz değildir. Zira baban ölünce kabirde ne hal kisbedilir. Sana lazım olan Hz.Mevla Sultan-ı enbiya her ne buyurduysa onun ile amel edesin. Muhammed Ali´nin buyruğuna amel edesin.
Amma, hakkında şahit olmayan hadise amel olmaz. Kelam-ı Arabide söz çok. Ve Türkçe olan sohbetin galatı çok olur. Onlar ile amel caiz değil. Illa Kur´an´dan bir delil olmalı. Anın ile amel etmek gerek. Hak taala ol pirleri vekil etmiş ola. Pirlere ihanet etmek laikmıdır? Mesela bu kıyas: evine vekil koşan. Evini ırzını teslim edip inansan ol vekil senin malına ırzına ihanet edip tenbih ettiğin gibi görmez de, kendi fiilince gorse. Ol vekile ne dersin. Bu kıyas çoktur. Arif isen fark edesin. Akıl olmayan kişi hayvan misali kim binerse onun olur.
Bir mümin bir müminin malını zayı etse ol mümin «benim malımı öde» dese ödetmek erkandır. Zira ahiret gögüsünü burda görse gerek. Tarikat´ta erkandır. Hak sahibi «benim kazancımdır» deyip Haktan geçerse hoş ola. Ama hakkında kısas yoktur. Ödetse bir şey lazım gelmez. Zira Hak vekili pirdir. Müminin davasın mahşare koymayıp pir divanında görmeli. Zira «döktüğün var ise doldur, aldığın var ise ver» demekte ettiğin ziyanı ödemeli. Yahut hak sahibi ile helallaşmalı. Bazı cahiller derler ki: «Ehl´i mümine ödek yoktur» derler. Amma Hak Taala bu meselede kullarına rızasına bağlamış. Eğer isterse ödesin, eğer isterse hakkını helal etsin. Essalı kavil budur. Çok rivayetler vardır.onlar ile amel caiz değildir.
Her şey sebeple olur. Sebep veren de kendi ol işi eden de kendi. Amma, itikatı cahiliyet budur ki, bir günahı eder de «ettirmese edemezdim» der, tedbirin noksan işler. Taktire bahane bulur. Bu söz fiili şeytandır. Zira, Lain cennetten çıkarken meleklere dedi ki; «Hak Taala bana secde ettirmeğe gücü yetmezmi idi. Bana da Adem´e secde ettireydi. Hak Taala, şer ve hayır yolu kullarına bildirdi. Lain ilmi evvelinde okur görürdü: «Feriştelerden birisi benim emrimi tutmazsa lanet gömleği onun boynuna geçse gerek» deyü görür. Sonra, Taalanın emrini tutmayıp Ademe secde etmeyip lain oldu.
Şimdi dünyada kullarına kitap gönderdi. Iblisin yolunu ve sıratel mustakimi bildirdi. «ve ey kullarım siz şeytana tabi olmayın, düşmandır» dedi. «ben sizi sıratı mustakim üzere tariff etmedim mi, eğri yolu göstermedim mi» der. Itikat´ı cahilliyyeye gitmeyip emri maruf nehi münker (yap dediğini yapmak, yapma dediğini yapmamak) etmek gerek.
Bir müminin kalbine bir küfür veya bir fesat gelse hıfz melekleri onu deftere yazarmı? Fetvacı yazmaz, takvaca yazar. Şeriatta, Tarikatta yazmaz; hakikatte yazar. Zira, hakikat evliya makamıdır. Evliyanın gönlü fesattan, küfürden aridir. Bu fesat gelince evliyaya evliyalıktan aşağı iner. O fesatın sitemin çekip sonra yine evliya olur. Ol fesat günahı sagair olursa, sitemin çekip yine evliya olur. Ol fesat günah-ı kebair ise bir dahi ol makamı bulamaz. Zira iblis bir dahi görmedi. Amma ki, talibin kalbine gelen fesat işlemezse Hak Taaladan korkup geri kordsa yazılmaz.
Amma, hayır kalbine gelse takatı yetmezse ol hayır yerine yazılır. Eğer şerre takati yetmeyip elinden gelmeyip eline geçse edecek amma, gidemediğinden etmezse ol günahı yine günah yazılır. Amma, ol hayır işlemese yine hayır yazılmaz deyü buyurdu. Amma, mümin olan iblisin vesvesesine ve nefsin havasına ve istemesine kulak urmayıp onların dediğini etmeli değil. Irfana gelince, müslim bacıları görüp vesvese belirse «lanet şeytana ve kafire, nefs sana uymam» deyip men ede. Eğer şehvet galip olup damar kalkıp men edemezseneuzu-billah ol adam tarki evliyaya varmaya, haramdır.kar edem derken zarar eder. Eğer kuru vesvese olursa onun emrini tutmayıp men ederse gide gide def olur.
Bir talibin piri uzak olursa, emanet vechile bir özü yattığı adam sorulsa. Piri gelince ol talibe sitem etse «sen gayriye soruldun» deyü. Ol pir günahkar olur. Zira haste etmiş olur. Eğer görüldüğü yanlıs fetva talibi azdırdı ise ol talibe sitem edip kırk kuruş ve bir Kurban ve kırk zer dost ile kaldıra. Zira kitapsız hocaya uymuş yanlış gitmiş. Eğer görüldüğü adamın kelamı kitaba mutabık olup pirinin sohbeti kitabsız olursa yol ile ol talip, ol pir ile bir kamil mürşit bulup ol piri kitaba bend edip ol pir ile bir kamil mürşidin sözüne uymayıp, Kabul etmeyip ayetsiz giderse ol talip ol pirin darına durmayıp varıp Ali evladı bulup eteğin tutup yapışa. Zira, şeytanın darına durmuş gibidir. Kitapsız şeyh şeytandır. Ermeninin, Urumunun, Yahudinin başları kitaplarına bağlıdır. Din batıl ise de yine ol nesholunmuş kitaplarına amel ederler.
Bazı mahluklar aktan okurum, karayı bilmem derler. Hz.Kur´aı´inkar eder. Ama aşık olanlar. Aktan okur. Amma, ol da Hz.Kur´an´ı metheder; sözü ile amel eder. Bir aşkın metaını işitince aşkın altına kıyas, Hz.Kur´an mihenk taşına kıyas, bir sarraf bir altını alınca bir kerre mihenk taşına sürter, eğer altın ise kabul eder. Eğer altın mihenkte tamam gelmezse onu kabul etmez.
Ey arif; bir aşkın kelamını işitince eğer Kur´an´a mutabık gelirse ol aşık hakikidir. Eğer tamam gelmezse mecazidir. Sözüne amel yoktur. Ustaz olan hamı hası fark eder. Sıratı mustakim fark eder. Eğer bilmezsen ustad mürşitten öğrenip yoluna doğru gidesin. Ayetsiz söz söyleyip nasihat edenlerin cevabı sahih değildir. Naçarda Türkçe söylerse bir mürşitten alıp söylemiş ola. Söylediği meselenin binası yine Kur´an´a mutabık ola.
Amma ki pir olan ve rehber olan okur yazar ola. Şeriatta bir mufti gördünmü ümmi ola. Veya bir molla ola. Okur yazar olup manaya aşina olmak gerek. Meseleyi pak olan Hak vekilidir. Gönderdiği Kitabı bilmedikçe Hakkı ne ile bilir. Eğer aklen bilinse, bu kadar nebilere kitap göndermezdi. Talip pire bağlıdır. Kitapsız pir şeytandır. Izine düşmiyeler. Sözüne amel etmiyeler. Bir rehber talibin hakkında gelmezse pir onu çıkarıp bir aher kişiye talibi teslim ede.eğer rehber Ocaktan ise, kardaşından, emmi zadelerinden ederler.
Eğer pir yolundan düşerse günah-ı kebairden bir işi edip, erkana laik olmazsa talip ol ocaktan çıkmaz. Emmi zadelerinden yapışmak erkandır. Ahir zamandan gelen talipler, «pirin, rehberin günahımı olur. Onlar oçak zadedirler, onların küfrü iman olur» derler. Öyle değil. Zira, pir bir günah etse, beş günah yazılır. Zira, ummadığın yerden sana bir söz gelse, ona gayet incinirsin. Amma cahilden, düşmandan bir söz gelse, «cahil bilmez, düşmana düşmanlık etti» dersin. Zira ocakzade, Tanrı dostları soyundandır. Eğer kendi kadrini bilmeyip Hakkın nehyini işlerse Hak Taala ona der ki: «eğer zalim, talip sanabakıp bir hayır amel edeçek iken sen kitapsızoldun. Talip sana bakıp azdı. Azdıran şeytandır, lakin sebebine hükmolunur. Gel şimdi, hesabını gör.» deyüp tamuya yollar.
Ve dahi, bir pir avrat talak etse, yahut yezide kuşak çözse, yahut livata etse ebeden edeb bunlar günah´ı kebairdir. Bunları edenin derdine derman yoktur. Eğer pir böyle bir kusur işlerse, onun yüzüne bakıp misafir ederlerse ol bastığı yerde kırk sene kadar hayır bereket olmaz. Yanına varmıyalar. Uçarsa cazudur. Inanmayalar. Merdude recimdir. Ve dahi bir ocakta beş on uşak türese, binasından evveli içinden birini ulu bilip pir baksalar. Ol pir sairlerini görüp gözlemek erkandır. Amma, ol pir aher oçaktan el tutmak lazımdır. Bazıları demişler ki, birbirini göremez. Lakin veliler ervahı birdir. Dolanır yine bire gelir. Sen seni arıda gör. Pir, rehber adamı islah edemez. Sen sana mukayyet olmayınca.
Ve dahi bir talip ile kavga edip valiye varsa, cerayemlense, amma bigayri hakkın olsa pir gelince cerayim veren adamın parasını geri verip ol kadar dahi pirine vereler. Onikide ikisini rehbere vereler. Ondan sonra ol talip ile barıştıralar. Ondan sonar tarik çalalar. Eğer günah ikisinde dahi var ise, ikisin de icra ederler. Ve birer likması uyarıp valiye giden kuruştan iki yamacın pirine ve ceme harc edeler. Ondan sonra iyi diyeler.
Ve dahi bir talip biriyle küs olsa, biri varsa gel bugün yola gidelim, barışalım, birbirimize hakkımızı helal edelim, dese oda barışmasa, tekrar ede: «gel bugün ölümden evvel hesabımızı burda görelim. Gel burda pir divanına varalım. Ne hakkın var ise vereyim» dese, ol dahi: «ben ne varım ne de barışırım var işine git» dese üç kere dışarı çıkıp içeri girip böyle takrir eyleye. Eğer ol adam barışmazsa, piri, yolu inkat etmiş olur. Ol beri gelip tarik altından geçip yola gitmek erkandır. Ve dahi bir talibin kızı kaçsa, doksan dokuz kuruş alalar. Ve bir kaç kurban ettireler. Her halde onikide ikisini, rehbere vereler, hakkıdır.
Ve dahi bir pirin ılkısı geçse ol talipler her kime özü yatarsa ondan el tuta. Amma nesli Resul olmak gerek. Bir talibin piri uzak olsa, eli ermese, ona vekaletengayriden el tuta; görüle. Her kaç seneden sonra piri gelirse yine pirine ikrar iman etmek erkandır. Zira, atasının pirini inkar ederse, münkir olur. Mizanı bozmuş olur.
Ve dahi, bir pir talibe tekkenişinim, gel bana talip ol dese, onu azdırmış olur. Amma pir olan kimse alim olup kamil ola. Eğer karadan bilmezse ilm-ü ledün ola. Ol da olmazsa, hayvan misüllüdür. Ilmi ledün oldur ki; aklen düşüne, dünyayı, ahireti fark ede. Bir kamil mürşit bulup irşad ola. Ondan sonra talibe göre. Zira bunda çok güçlük var. Talibin köşesine karışıp «ben felan oğlu filanım, senin günahını bir araba kazığına takarım» dayip yiyip, içip, nefse safa verir, boşuna emek çeker.
Pir olan kimseye layıktır ki, gecenin iki nısfından sonra kalkıp kıbleye karşı oturup gün doğuncaya kadar Hakka niyaz, ibadet etmeli. Gör şimdi ol pirin nefsi nice geçer. Ahir zaman dedeleriyiyip içip kuşluğa değin yatıp demezler ki Kur´an´ı azimüşşanbizim dedemize indi. Bakalım ne buyurmuş. Biz buraya niye geldik. Yarın ne yüz ile varırız hakkın huzuruna. Bu taliplerin sualini; bizden isterler; ne cevap veririm, demezse vay ol pirin haline, başına ne gele. Ustadın sırrı nefesi budur.
Imam Cafer-i Sadık BUYRUĞU
Hazırlayan: Adil Ali Atalay, Can yayınlar, 5.Baskı
Ekleyen: =Seyyid Hakkı=