Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Günlük yaşamda Aleviler -7

GÜNLÜK YAŞAMDA ALEVİLER (7)

Alevi gelin Sünni aileye kendini büyük güçlüklerle kabul ettirmiş

04/02/2006

DEMET BİLGE ERGÜN - İSMAİL SAYMAZ
Bingöllü Kürt Alevi Asiye ile Rizeli Sünni Osman Baş'ın 15 yıllık evliliği, bir yanıyla klasik ayrımcılık manzaralarını, diğer yanıyla ayrımcılıkla mücadelede başarının sırlarını içeriyor. 14 yaşında ve 20 aylık iki çocukları olan Baş çifti, 1991 yılında üniversite ortamında tanışmış. "Biz o dönemlerde devrimci demokrat bir ortamın içinde yer alıyorduk. Ailelerimizin fikirlerini aşacağımızı düşünmüştük. Ama..."

'Ama'dan sonrası Baş çifti için hayli zorlu bir süreç olmuş. Asiye Baş anlatıyor:

"1989'da üniversite ortamında tanıştık. Ben Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde, Osman ise İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği'nde okuyordu. O dönem devrimci, demokrat faaliyet içindeydik. Ailelerimizin fikirlerini aştığımızı düşünüyorduk. Ne var ki başlangıç öyle olmadı, özellikle eşimin ailesinden büyük bir tepki aldık. Sünni, Karadenizli, Rizeli bir aile. Annesi hacıydı. Ben ise hem Alevi hem de Kürt'tüm. Benimseyemediler. Çünkü Alevileri çok farklı görüyorlardı. Aleviliğe tamamen din dışı bakıyorlardı. Benim ailem de ciddi biçimde karşı çıktı. Karşı çıkmalarının nedeni karşımızda, 'değişik bir aile, değişik bir ortam' olmasıydı. Sonradan öğrendiğime göre babam, amcamlardan, tanıdıklardan çok fazla tepki baskı görmüş. Ama bunlara göğüs germiş. Eşimin ailesi nikâha gelmemişti."

Köyde kapanmam istendi
"İkimiz de dini duyguları ön planda olan insanlar olmadığımız için kendi içimizde bu sorunları aşacağımızı biliyorduk" diye devam ediyor sözlerine Asiye Baş:

"Köye gittiğimizde başımı örtmen, uzun etek giymem gibi istekleri oldu. Beklentiler farklıydı. Ben de karşı çıkmadım. Bir eşarp bağladım. Pantalonumun üzerine bir etek giydim. 'Burada olduğum süreçte sizi mutlu edecekse bağlarım' dedim. Ama pantolonumu da giydim zaman zaman. Yavaş yavaş alıştırdım. Zamanla bu tür sorunlar aşıldı. Bu yaşananlar eşimle aramızda hiçbir zaman böyle sorun olmadı. Çünkü bu durumu ben ve ailesinin düzenlemesi gereken bir ilişki olarak gördü. Ben de o insanları anlamaya çalıştım. Eşimin ailesiyle benim aramda gerginlik olarak kaldı, ailemize yansımadı. Uzlaşmacı tavırlarımızla sorunu aştık. Ben hiçbir zaman tepkisel kavga olayına girmedim. Ama eğer tepkisel yaklaşsam aile içi soruna da çok kolay yol açabilecek bir durum olurdu. Şimdi kimse kimseyle ilgilenmiyor, karışmıyor. Arada bir kayınvalidem 'Çocuğa doğru dürüst bir şey öğretmiyorsunuz. Dua bilmiyor' diyor. Ama asla kırıcı değil. Oğlum eşimin ailesine gittiğinde, herkesin namaz kıldığını görüyor. Hepsi türbanlı. Bunları yaşayarak, görerek büyüdü. Ama çok fazla etkilenmedi. Babaannesi onu camiye, Kuran'a göndermek istedi. Oğlum çok fazla o yana yönelmedi. Ama tepki de duymuyor."

Sınırlar ihlal edilmiyor
Mühendis Osman Baş ise eşinin ailede şimdi çok sevildiğini anlatıyor: "Annem Asiye'nin Alevi ve bir de Kürt olduğunu öğrenince hemen tepki gösterdi. Ben 'Kesin evleneceğiz' deyince başlı başına büyük bir sorun oldu. Evlenirken hiç unutmam annem 'Bizden kimseye davetiye veremezsin' demişti. Ama biz onların üzerine fazla gitmedik. Onlar da zaman için anlamaya başladılar. Anladıkça da Asiye'yi daha fazla sevdiler. Şimdi herkesin sınırları vardır. O sınırlar ihlal edilmez. önceden birbirlerine gelip gitmeyen aileler, şimdi görüşüyor. Bizim sülalede ilk kez ben böyle bir evlilik yaptım. Benden sonra birçok kişi benzer evlilikler yaptı. Ama kimse böyle bir süreç yaşamadı. Şimdi dininden, milliyetinden ziyade nasıl bir insan, birbirlerini seviyorlar mı kriterleri ön plana çıkıyor."


'Aileler beş yıl sonra barıştı'
Rüştü Durna (Terzi): "Tokat Turhal Ulutepe Köyü'ndeniz. Babam Sarıkamış'ta askerdeyken Sünni bir arkadaşı varmış. İkisine bir gün mektup gelmiş. Eşlerinin hamile olduğunu öğrenince, 'beşik kertmesine' karar vermişler. Ben büyüyünce evlenmedim. 19 yaşındayken çalışmak için İstanbul'a geldim. İşyerimin olduğu semtte şimdiki eşimle tanıştım. 'Alevi' olduğumu öğrenince ailesinin evliliğe izin vermeyeceğini söyledi. Ben de kaçırdım. Ailesi beş yıl görüşmedi bizimle. Sonra aracılar girdi. Barışıldı. Şimdi iki oğlum, bir kızım, üç tane torunum var. Eşimle mezhep konusunda hiçbir sorunumuz olmadı. Aleviliği çok iyi anladı, benimsedi. Ben kızımı bir Sünni'ye verir miydim? Bir kere görücüler gelmişti. Ama kızımı alsalarda türban takacaklardı. Kızım da istememişti, ben de vermedim. Belki normal aile olsaydı ve kızım isteseydi verebilirdim. 'Sünni'yle evlenen kız ilerki yıllarda rahat edemez, din konusu sorun olur' diye aileler sıcak bakmıyor. Ancak Sünni kızlar, Alevilerde böyle bir sorun yaşamıyor."


Kent şartları musahipliği zora sokuyor 
Hıdır Elmas, İstanbul'da, Gazi Mahallesi'ndeki Cemevi Vakfı'nın başkanı... Sivas'ın Zara ilçesinden göç ederek 1967 yılında, o tarihlerde sadece 112 evin bulunduğu mahalleye yerleşmiş.

Hıdır Elmas'ın 'musahibi' Yusuf Yıldırım da aynı mahallede oturuyor. 56 yaşındaki Elmas ile kendisinden iki yaş küçük Yıldırım'ın tanışıklığı, Zara Ortaokulu'nda birlikte okudukları yıllardaki arkadaşlıklarına dayanıyor.

'Çocuğu çocuğun, kazancı kazancın'
Daha sonra okul arkadaşlıkları 'dede huzurunda' verilen ikrar ile musahipliğe dönüşmüş. Elmas, musahipliğin Aleviler içinde hâlâ gücünü koruduğunu belirterek, şöyle diyor: "Bizim inancımızda, musahipler öz kardeşten de ileridir. Çocuğu senin çocuğun, hanımı kızı senin kardeşindir. Kazancınız ortaktır. Çocukları da kardeş sayıldığı için, onları birbirleriyle evlendiren musahipler 'yol düşkünü' sayılır, erkâna, ceme alınmaz. Tam yedi göbek geçmeli musahip çocuklarının evlenebilmeleri için."

'Dört can bir gömlekte'
Elmas, musahipler arası ilişkilerin kent koşulları nedeniyle zorunlu olarak gevşediğini anlatıyor: "Köyde her zaman görüşüyor, konuşuyor, oturuyorduk. Hele kışın köy odalarında toplaşırdık. Sürekli yüz yüzeydik. İstanbul'da araya geçim sıkıntısı, zaman kısıtlılığı geriyor. Şehirde herkes çoluk çocuğun nafakası için mücadele veriyor. Bu yüzden musahibimizle görüşemiyoruz. Sağ olsun, benim musahibim bayramlarda arar, hatırımı sorar." Ancak Elmas, yeni yetişen gençlerin musahiplik geleneğini sürdürme eğiliminden de memnun: "Yeni nesil yola, erkâna bağlılığını koruyor. Bu yüzden de musahiplik geleneğine gittikçe daha çok sahip çıkılıyor. Büyük oğlumun musahibi var. Bu ikrarı verdiler, 'dört can bir gömleğe' girdiler."

Küçük sözlük

GÜLBANK   
Tarikat, yol törenlerinde, yüksek sesle okunan özel dua, yakarış.

NİKÂH  
Arapça, evlilik işlemi ve bu işlem nedeniyle yapılan tören. Alevilikte özel anlamları da var:

1.      Şeriat kapısının 5. makamında açıklanan; bir canın tarikata, yola kabul edilmesi; ikrar vererek tarikata, yola girmesi.

2.      Bu sırada yapılan tören; ikrar töreni.

3.      Tarikatta, yolda, şeytan olarak algılanan nefse uymama.

NEVRUZ
İlkbaharın başlangıcı sayılan, güneşin balık burcundan çıkıp koç burcuna girdiği 21 Mart, inançta şöyle algılanıyor: Hz. Muhammet'in peygamberliğini ilan ettiği, Hz. Ali'nin doğduğu ve evlendiği gün. Nevruz cemi: 21 Mart gecesi nevruz anısına tutulan cem.

Nevruz semahı: Ege Bölgesi Tahtacılarının ve Bektaşilerinin nevruzda döndükleri, kendine özgü hareketlerle belirginleşen bir semah.

(Esat Korkmaz'ın Kaynak Yayınları'ndan çıkan Alevilik-Bektaşilik Terimleri Sözlüğü'nden alındı.)

Okurdan Radikal'e gelenler

'Ben seviyorum kardeşim'
Malatyalıyım. Sünni'yim, bir Alevi kızı seviyorum ve ikimiz de bu durumu ailelerimize nasıl açıklayacağımızı bilmiyoruz. Ben bu toplumdaki Alevi-Sünni çatışmasına bir anlam veremiyorum. İnsanları inançlarından dolayı yargılayamazsınız. Bizimle aynı durumda binlerce insan var. Bir insan için önemli olan sevgidir bence. Yüce kitap, Müslüman olmayanla evlenmeyi iyi görmemiştir, fakat Alevi demek Müslüman demek değil diye bir şey yoktur. Alevilere atıp-tutan Sünnilerin kaçı gerçekten kulluk yapıyor, buna da bakmak lazım. Ben seviyorum kardeşim. Sevgim için gerekirse herkesi karşıma almaya razıyım. Benim durumumda olan herkese destekde veriyorum. Yıkmamız gerekiyor artık bu boş düşünceleri. Ne olursa olsun hepimiz önce insanız.yaradana karşı herkes kendinden sorumludur. (G. K.)

'İnancımızı öğrenemedik'  
"Alevi olduğum öğrenildiğinde acaba dışlanır mıyım? Çocuğum okulda zayıf not alır mı? Komşum adımı çıkarır mı ya da polis oğlumu karakolda kaybeder mi?" sorularının sorulduğu bir kuşağın Alevi kızıyım. Ailelerimiz bizden bile Alevi olduğumuzu gizledi. Çocuk aklı belki bir yerlerde ağzımızdan kaçırırız diye. Bize Aleviliğin gereklerini bile öğretemediler. Ben seneler sonra öğrendim Alevi olduğumu. Aleviliğin gereklerini, neyi neden yaptığımızı ise kitaplardan. Öğrendikten sonra da herkese anlattım bıkmadan sıkılmadan. Ama öğrenemeyen bir nesil var. Bizim ne kadar güzel bir inanca sahip olduğumuzu bilmiyorlar ve hiç inanmamayı tercih ediyorlar. Maalesef ki bu yüzden pek çok Sünni'nin gözünde Aleviler ateist. (Songül Acar)

'Dedelerimizden şanslıyız' 
Bir Alevi olarak herkesin yaşadığı gündelik sorunları yaşadım. Aslında yaşımız itibarıyla bizler annelerimizin, babalarımızın ve özellikle dedelerimizin döneminin zorluklarını görmedik. Daha şanslıyız. Birçok Sünni arkadaşım oldu hemlisede hem üniversitede. Özellikle liseden sonra Alevi olduğumu hiç gizlemedim. Çünkü bizler belirttiğim gibi daha şanslıyız. Ben de evlilik konusunda açık fikirliyim, bir Sünni ile bir Alevi evlenebilir. Ama bunun için en önemli şart, Sünni ailenin modern, açık fikirli ve aydın olması gereğidir. Zira tutucu ve aşırı dinci bir Sünni ailenin ferdi ile bir Alevi ailenin ferdi (aralarında ne kadar anlaşsalar da) bir arada olamayacaktır. Bizim farklı olduğumuzu devletimizin öncelikle kabul etmesi ve bize bu açıdan yaklaşması gerekli. (Metin Mert)

'Sorun aslında devletle'
Biz Alevilerin aslında Sünni vatandaşlarımızla aramızda bariz sorunlar yok. Sorun devletle Aleviler arasındadır. Ayrımcılık devletin bizzat kendisinden kaynaklanıyor. Okur mektuplarından din dersi ve hocaları ile sorunları okudukça öfkemden yerimde duramıyorum. Devlet bunun böyle olmasını istiyordur mutlaka, yoksa o din çapulcuları çocuklarımıza böyle davranamazdı. Yani suçlu devletin ta kendisi. Benim zamanımda din dersi zorunlu değildi o yüzden sorun yaşamadım, ancak çalıştığım devlet kurumlarında ayrımcılık sürdürülüyor. Ben Alevi olduğumu söylüyorum ki insanlar bilsinler ve benim bulunduğum ortamlarda inançlarımıza aleni küfür ya da incitici laflar duymayayım. Yazı dizinizden dolayı teşekkür ederim, saygılar. (İsmail Ögeyik)

KAYNAK: Radikal

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...