Muhammed Ali yolu ikrar yoludur, ikrar verilmeden Alevi olunmaz...
Muhammed Ali yolu ikrar yoludur, ikrar verilmeden Alevi olunmaz...
Alevi olmayıp da Alevi gibi görünmek ve ikrarından dönmek, iki yüzlülüktür. Çünkü Alevilerin ikrarı, Tevella ve Teberra ikrarıdır. Diğer bir deyimle cehaletin bataklığına düşmemek için, ilim irfanla kendini yetiştirmektir.
Alevi olup da ikrarından dönmüş, asimile olmuş, alevi ilim irfaniyle bağdaşmayan, ezberlenmiş bir kaç ayet veya duayla kendini alim sanmak, oldu bittiye getirmek, daldan dala konup bilgi fukaralıklarını gizlemek, vs. Alevi duruşuyla bağdaşmaz.
Aleviler, Hakk ile hakikate ikrar verenlerdir. Hakk meydanında, Pir huzurunda verilen ikrarın amacı, kendini bir pire teslim etmektir. Pir tarafından tüm kötü alışkanlıklardan, huylardan; Yıkanmak, yunmak, arınıp temizlenmek ve yolun ilim irfanıyla tamlanmaktır.
Alevilerin ikrarı, Kal-u Bela’da yani Bezm-i Elest’e verilen ikrardır. Bundan dolayıdır ki ikrar, bir kereye mahsus verlir ve verilen ikrar, dil ile verilip kalp ile tasdiklenmesi gerekiyor.
Muhammed Ali yolu, ikrar yoludur. Ikrar veren, ikrarında duranlar ancak Alevidir ve ikrarında dönenler ise, yol düşkünüdürler.
Kal-u Bela / Bezm-i Elest; Bu sözler, Yaradanın, yarattıklarıyla yani insanlarla olan mukavele hususiyetine ait bir kısım sözlerdir ki, bu mukavelede:
* Ayet 172: Hani Rabbin Adem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine şahit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Onlar da: “Evet, şahitlik ederiz ki sen bizim Rabbimizsin” demişlerdir. Böyle yaptık ki, kıyamet günü: “Doğrusu bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz.
* Ayet 173: Veya “Çok önceden beri atalarımız, Allah’a şirk koşmuşlardı; Biz de, onların ardından gelip yapabileceği başka bir şey olmayan bir nesil idik. Şimdi kalkıp, o batıl, şirk yolunu başlatanların yaptıkları yüzünden bizi helak mi edeceksin?” şeklinde bir mazerette bulunmayasınız.
* Ayet 174: Işte biz Ayetleri böyle detaylı bir şekilde açıklıyoruz ki, belki onlar doğru yola dönerler. Araf Suresi, 172-174. Ayetler
Yol düşkünü olanlar yani suç işleyip ikrarında durmayanlar, artık Alevi değildirler. Çünkü ikrarından vaz geçmişlerdir, dönmüşlerdir.
Cem erkanında, Pir huzurunda verilen ikrar, Kal-u Bela’da verilen ikrara göndermedir. Kal-u Bela’da verilen ikrar, yer yüzünde zuhur ettikten sonra o gerçeğe ve hakikate tekrardan geri dönme noktasında verilen söz, teslimiyet sözüdür. Bir insanın, Kamil-i Insan olabilmesi için arınması gereken bütün ilkelere ikrar yani söz veriyordur. Çünkü verilen ikrara, teslim olmadıktan sonra zaten Hakk ile hakikat yolunu sürmek, mümkün değildir.
Kur’an, ikrarından dönenlere; „Tüm bunlardan sonra yüz çevirenler, sapıkların ta kendileridir.“ Ali Imran suresi 82. Ayet
Ve yine Kur’an; „O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile beyatleşiyorlar. Allah’ın eli, onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah’a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.“ Fetih Suresi, 10. Ayet
Hz.Muhammed Mustafa ile Şahı Merdan Ali de Allah’a, ikrar vermişlerdir...
Allah ile Hz.Muhammed Mustafa, arasında ki ikrar; Vahiy yoluyla kendisine ulaştırılmış olan ilahi emirleri insanlara eksiksiz, katkısız bildirmek ve tebliğ etmektir.
Şahı Merdan Ali’nin, ikrarı; Hz.Muhammed Mustafa’dan sonra Velilik mertebesi gereği O kutsal öğretiyi ve ilahi emirleri koruyup devamını sağlamaktır.
Bu kutsal yolda, taliplerin görevi ise; Hz.Muhhammed Mustafa ile Şahı Merdan Ali’nin ikrarını kendilerine klavuz, çerağ tutarak verilen ikrara bağlı kalarak edep erkanla Tevella ve Teberra ilkeleri doğrultusunda yolunu yol, halini hal etmektir.
Dolayısıyla ikrar, söz demektir. Allah ile peygamber arasındaki ikrar, ilahi kelamı tebliğ etmektir. Yani insanların doğruya, gerçeğe, hakikate sevk edilmelerini sağlamaktır. Peygamberin temsilcisi veya vekili Şahı Merdan Ali‘nin ikrarı ise, Peygamberin tebliğ ettmiş olduğu ilahi emirlerin korunarak devam etmesidir.
Bu kutsal yolda, taliplerin görevi; Peygamber ile Veliullah’ın ikrarını kendilerine klavuz, çerağ tutarak verilen ikrara bağlı kalarak edep erkan ile tevella ve Teberra ilkeleri doğrultusunda yolunu yol, halini hal etmektir.
Alevilerin ikrarı, Kufelilerin ikrarı değildir ve olmamalıdır. Çünkü Kufeliler, Imam Hüseyin’e; „Ya Hüseyin kalbimiz senden yana fakat Yezidin kılıcı güçlü“ deyip iki yüzlülük yaparak Hz.Muhammed Mustafa’nın torunlarını Yezid gibi bir zalime peşkeş çekmişlerdir.
Muhammed Ali yolu, bedel yoludur. Canını seven bu yola gelmesin, rahatını düşünen mazlum ve zalimin kavgasına girmesin.
Dolayısıyla dil ile ikrar, kalp ile tasdik olmayınca verilen ikrar, ikrar olamaz. Çünkü ikrar verip yola talip olan insanlar, Tevella ve Teberra ilkesine bağlı kalarak yolun sorumluluklarını yerine getirmekle mükelleftirler.
Aleviler, Pir Imam Hüseyin’in izinde yürüyen ve duruşuna sahip olmaya gayret edenlerdir. Gerektiği zaman Hakk ile hakikat için, insanlık onuru için serini kurban etmekten kaçınmamak gerekir. Mazlumdan yana görünüp, zalimin safında yer almamaktır. Alevi yol ikrarı, karanlığa ışık olmak için ateşte semaha durmaktır.
Aşk ile, verilen ikrarın demine Huu…
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=
Seyyid Hakkı, Sosyal medya takip hesaplarımız…
YouTube, ilim kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62
YouTube, Hakk Dergahı TV : https://www.youtube.com/channel/UCiYFRPz6s8F4dBXue1V8zVg
Facebook, Alevi Hizmet Dergahı grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241/
Fcebook, Ehlibeyt Ilim Mektebi sayfamız; https://www.facebook.com/Ehlibeyt-%C4%B0lim-Mektebi-194839911064876
WEB sayfamız, Alevilikte Inanç; https://www.alevilikte-inanc.de/
Facebook özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL