Seyyidiye(Ana), Pir postuna oturabilir mi?
Seyyidiye(Ana), Pir postuna oturabilir mi?
Alevi inancında dedelik sisteminde ana ve dede aynı sıfatı taşır. Yanlız yolumuzun inancında dedebaba makamı değil, seyyidlik makamı yani soy vardır. Seyyid kelime manası; Hz.Muhammed’in soyundan olan kimsedir. Bir toplumun ileri gelen kişisi, halka yol gösteren, irşad eden, uyaran, Hakk’a giden doğru yolda rehberlik eden tecrübeli ve bilgili dini önder anlamındadır. Hz.Muhammed’in soyundan gelen erkeklere Seyyid ve kadına ise, Seyyidiye denir.
Yol erkanında cem cemaatı yürüten, pirlik makamına sadece Seyyid yani erkek oturup o hizmeti yerine getirmekle yükümlüdür. Ve ister istemez şu soru insanın aklına geliyor, neden Seyyidiye bu hizmeti yerine getirmekle yükümlü değildir? Bu soruya tarihten baktığımız zaman, eğer böyle bir imkan olmuş olsaydı bu makama, en layık olan kişi Fatma Ana’dır. Neden Hz.Muhammed, bu makama Fatma Ana’yı oturtmadı da Şahı Merdan Ali’yi ve daha sonra da Imam Hüseyin oturmuştur? Bunun nedenleri, kadının doğasında öne çıkan bazı kadınsal etkenlerden kaynaklanmaktadır.
Örneklersek.
1- Evlilik hali.
- Evleneceği kişi’nin Seyyid-i Saddet Evlad-ı Resul olması gerekir.
- Kocasının rızalık göstermemesi gerekmektedir.
- Kocasının Evlad-ı Resul olmamasının, doğurabileceği vahim sonuçlar.
Yol taliplerinin Seyyid-i Saadet Evlad-ı Resul’e büyük saygıları olduğunu biliyoruz. Burdan yola çıkarak yabancıyla evli olan bu kızımıza gösterilen manevi saygı ve değer ister istemez zaman içerisinde eşine de gösterilmiş olacaktır. Ve hatta Pir postuna oturmaya kadar gidebilir. Ki kuşakların gelip gitmeleri sonucunda bu kızımızın kocası bir Seyyid-i Saadet Evlad-ı Resül kabul görererek, büyük bir yanlışlığa sebebiyet verilmiş olacaktır. Bu yanlışlıklar sonucu, ister istemez ocakların çoğalmasına, özünden uzaklaşmasına yol açacaktır. Dolayısiyle bu ve bu gibi yanlışlıklar sonucu günümüzde mürşid, pir ve talip sayısı aynı seviyededir ve bunun böyle olması imkansız ve akıldışıdır.
2- Kadın hastalıkları.
Cem hizmetini yürütme kararı verilmiş bir Seyyidiye’nin ay başı olması durumunda bu hizmetin yerine getirilmesine engeldir. Ve hizmetin yerine getirecek birinin olmaması; hizmetin yerine getirilmediği gibi insanların ibadetini yerine getirilmesi engellenmiş olacaktır. Dolayısiyle insanların arasında çıkan huzursuzluğun, inançta zayıflık ve itikatsizliğe götürür ki, buna da hiç bir kimsenin hakkı yoktur.
3- Çoçuklu olma hali.
Normal bir cem ibadeti, hizmete göre değişmesiyle birlikte ortalama 2 ile 3 saat sürer. Veya cem hizmeti için bir başka köye gitmesi gerekiyor. Ne olcak, o çocuğun durumu? Emdirilmesi gereken o bebeğin hali ne olacakdır?. Bu durum karşısında o hizmet, yerine getirilmemiş olacaktır. Bu gibi engeller karşısında hizmetlerin yerine getirilmediği gibi toplum içerisinde, güven ve itikat zayıflamasına yol açar.
Inancımız gereği ana ile dede değeri aynıdır ve asıl olan da budur. Burda kesinlikle ayrı gayrı yoktur. Bir talip dedesine niyaz olduğu an veya gösterdiği saygının tümünü anaya da göstermektedir. Örnek; Gelen bir lokmaya, dedenin evde olmadığı zaman anada o hizmette bulunup duasını verebilir yani dedeyi temsil etmiş olur. Zaten cem ibadetlerimizde kapı eşiğini geçtikten sonra, kadın ve erkek sıfatı ortadan kalkar; Tek sıfat olur. Bu sıfat ise, can sıfatıdır. Hakk huzurunda ana, dede ve talip birdir.
=Seyyid Hakkı=